Avrupa’da tır şoförlüğü sadece bir meslek değil, sistemin saygı duyduğu ciddi bir roldür. Sürücüler hem şirketler hem de devlet tarafından ciddiye alınır. Yolda geçirilen saatler, dinlenme süreleri ve çalışma koşulları net kurallarla belirlenmiştir. Kimse sürücüyü keyfi şekilde çalıştıramaz. Bu, sürücünün iş güvenliği kadar insan onuru açısından da büyük fark yaratır.
Maaşlar Avrupa’da ciddi seviyelerdedir. Hem asgari ücretin çok üzerindedir hem de yapılan işe, gidilen mesafeye ve yük türüne göre adil bir ödeme sistemi vardır. Ayrıca prim, izin parası ve tatil hakkı gibi sosyal avantajlar da eksiksiz şekilde uygulanır. Bu haklar sadece kağıt üstünde değil, denetimle garanti altındadır.
Dinlenme alanları da tıpkı maaşlar gibi sistemin bir parçasıdır. Avrupa’daki otoyollarda sürücüler için özel park yerleri, duşlar, tuvaletler ve temiz yemek alanları bulunur. Bu alanlar sürücünün sağlığı ve konforu düşünülerek tasarlanmıştır. Türkiye’de hâlâ birçok şoför yol kenarında plastik şişeyle tuvalet ihtiyacını karşılamak zorunda kalırken, Avrupa’da bu kabul edilemez bir durumdur.


En büyük farklardan biri de saygı. Avrupa’da polisinden gümrükçüsüne kadar herkes sürücüye “profesyonel” gibi davranır. Sürücünün yasal sınırlarını aşıp aşmadığı kontrol edilir ama kimse bağırmaz, azarlamaz. Herkes işini yapar ve sistem işler. Türkiye’deyse hâlâ birçok yerde şoföre azarlanacak, ötelenip bekletilecek biri gibi yaklaşılır.
Kısacası Avrupa’da tır şoförlüğü bir meslekten öte bir standarttır. Türkiye’de şoförler bu seviyeye ulaşmak için sadece direksiyon değil, sistem değişikliği bekliyor. Avrupa örneği, olması gerekenin çok uzağında olduğumuzu acı ama net bir şekilde gösteriyor.
Bir yanıt yazın