Avrupa yollarında tır şoförü olmak dışarıdan bakıldığında heyecan verici bir meslek gibi görünse de işin aslı çok daha farklıdır. Yüzlerce kilometrelik yollar, farklı diller, farklı kurallar ve her ülkenin kendine özgü sistemiyle başa çıkmak gerekir. Bu mesleği icra edenler için yol yalnızca asfalt değil, sabır, mücadele ve çoğu zaman yalnızlıktır.
Özellikle sınır kapılarında yaşanan bekleyişler, Avrupa’da çalışmanın en büyük zorluklarından biridir. Belge kontrolleri, kuyruklar, güvenlik prosedürleri bazen saatlerce hatta günlerce sürebiliyor. Tüm bunlar olurken şoförlerin fiziksel ve psikolojik dayanıklılığı ciddi şekilde sınanıyor. Dışarıdan sıradan gibi görünen bu anlar, şoför için bir sabır testine dönüşüyor.
Yol üzerindeki yaşam da kolay değildir. Avrupa’daki park alanları Türkiye’ye göre daha düzenlidir belki ama yine de bir tırın içi hem yaşam alanı hem ofistir. Sıcak bir yemek bulmak, tuvalet ihtiyacını gidermek ya da yalnızca güvenli bir yerde uyuyabilmek bile bazen bir lüks hâline gelir. Kabin, bir nevi ev olur ama içinde yorgunluk, özlem ve stres birikir.


Birçok kişi Avrupa yollarının kalitesinden bahsederken, bu yolları kullanan şoförlerin yaşadığı duygusal ve zihinsel yükten habersizdir. Saatlerce konuşmadan yola bakmak, telefonun çekmediği bir yerde mola vermek, farklı bir ülkede yalnız başına sorun çözmek; bu mesleğin sessiz ama ağır taraflarıdır. Ne GPS, ne navigasyon, ne şirket desteği… O an sadece sen ve direksiyondasın.
Sonuç olarak Avrupa’da tır şoförlüğü yapmak, maddi olarak belki biraz daha kazançlı olabilir ama manevi anlamda taşıdığı yük de az değildir. Konforlu yolların ardında çok ciddi bir mücadele, sistemle sürekli bir çatışma ve her gün yeniden başlanan yalnız bir yolculuk vardır. Bu yazı, o yolculuklardan sadece küçük bir kesit.
Bir yanıt yazın